Yaşam boyu sürdürmeye çalıştığımız sağlığımızı şekillendiren üç önemli faktör; genetik yapımız, çevresel faktörler ve yaşam şeklimiz. Genetik yapımız bize çok önemli ip uçları verirken, artık değişmez bir kader olmadığını da biliyoruz. Çevresel faktörler de bizim dışımızda ve değiştirmesi zor gibi görünse de, yaşadığımız bu günlerde, çevremize verdiğimiz zararın, tüm sistem biyolojisinde yaptığı olumsuz değişiklikleri ve iyileştirmek için yapacak çok olduğunu çok daha net görüyoruz.
Bu yazımızda daha çok “tamamen değiştirilebilir” olan, yaşam şekli faktörlerinden ve özellikle beslenmeden bahsetmek istiyoruz. Çünkü her gün, olumlu veya olumsuz tarafa doğru eklediğimiz inançlar, düşünceler, stresler ve dolayısıyla alışkanlıklar ile bir sonraki günü ya da yaşamımızın kalanını şekillendiriyoruz.
Yaşam şekli tıbbını ele alan, kişiye özel ve sürdürülebilir iyileşme planlarını bilimsel değerlendirme ve tedavilerle sunan fonksiyonel tıp, kronik hastalıklarımızın çözümünde destek olduğu kadar, koruyucu ve önleyici sağlık için de destek oluyor.
Yaşam şeklimizi değerlendirirken beş ana konuyu dikkate almamız gerekiyor; beslenme, stres, uyku, fiziksel aktivite ve ilişkiler. Her birini kendimize özel değerlendirdiğimizde ve sonuçlarına baktığımızda, mevcut iyilik ya da hastalık halimizin sebeplerini ve nasıl düzeltebileceğimizi aslında çok net görebiliyoruz. Her bir madde kişinin genetik yapısı, inançları, metabolizması, elbette duygusal, sosyal hayatı ve yaşadıkları ile şekilleniyor. Dolayısıyla beslenme için de, uyku düzeni veya fiziksel aktivite için de kişinin kendi biyolojik yapısı, duygusal yapısı, ve kapasitesine göre şekillendirmek gerekiyor. Herkesin aynı yoğunlukta, aynı sürede ya da tarzda egzersiz yapması nasıl mümkün değilse, beslenme, uyku ve diğer yaşam şekli uygulamaları için de bu yaklaşım geçerlidir.
Özellikle Beslenme, kişiye özel değerlendirilmesi ve sürdürülmesi gerektiği, bilimsel ve klinik olarak da bilinen ana yaşam şekli faktörüdür. Pek çok kronik hastalık ve rahatsızlığın altında yatan ana sebeplerden biri olan beslenme sorunları da, kişinin genetik, biyolojik, metabolik, duygusal ve zihinsel yapısına göre şekillenmelidir.
Yediklerimiz; bağışıklık sistemimiz, bağırsak sağlığımız, genetik, enzim yapımız, metabolizmamız, alerjik altyapımız, stres miktarımız, fiziksel aktivitemiz, uyku düzenimiz, duygularımız ile birebir ilgilidir ve bunlara göre şekillenir. Dolayısıyla belli yiyeceklere karşı olan duyarlılığımız ya da aşırı isteğimiz değerlendirilirken, saydığımız pek çok faktör de bir arada değerlendirilmelidir. Bunların yanında, ne yedigimiz kadar, ne kadar çiğnediğimiz, nasıl pişirdiğimiz, hangi sıklıkta ve hangi saatte yediğimizde de çok önemlidir. Vücut biyolojik saatinin sağlığımız üzerindeki etkileri çok net bilinmektedir artık. Beslenme düzeninde etkili olduğu kadar, uyku, öğrenme, fiziksel aktivite, karar verme süreci gibi pek çok konuda da önemlidir.
Her gün yaptığımız yiyecek seçimlerimiz sağlığımızı birebir etkiliyor – bugün, yarın ve gelecekte nasıl hissettiğimizi.
Yiyeceklerimiz sağlıklı bir kiloya ulaşmamıza ve korumamıza, kronik hastalık riskimizi (şeker hastalığı, kalp hastalığı, otoimmün hastalıklar, kronik yorgunluk ve kanser gibi) azaltmamıza ve genel sağlığımızı geliştirmemize yardımcı olabilir.
Beslenme ayrıca, her yaşta ve gerçekten aile boyu ele alınması gereken de bir konudur. Hipertansiyon ve tip 2 diyabet gibi yetişkin kronik hastalıkları için risk faktörleri, daha genç yaşlarda, genellikle sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve artan kilo alımının bir sonucu olarak giderek daha fazla görülmektedir. Çocuklukta kurulan beslenme alışkanlıkları genellikle yetişkinliğe taşınır, bu nedenle çocuklara genç yaşta nasıl sağlıklı besleneceklerini öğretmek, yaşamları boyunca sağlıklı kalmalarına yardımcı olacaktır.
Yiyecekler ilaçtır, bilgidir ve enerjidir.
“Gerçek ve akıllı yiyecek yemek, bir parçası olabileceğimiz en devrimci eylemdir” Dr. Mark Hyman.