Vücudumuz her an birbiriyle bağlantılı olan sistemler bütünüdür. Sindirim ve emilim, hormonlar, metabolizma ve dolaşım sistemi, hücresel düzeyde enerji üretimi, detoksifikasyon yollarımız ve bağışıklık sistemimiz gibi pek çok sistem daima iletişim ve etkileşim içindedir. Yaşam şeklimiz, çevresel ve genetik faktörlerin yanında, duygusal yaşantımız da bu sistemlerin üzerinde ciddi etkiler gösterir.
Sonbaharın gelişi ve uzun süredir yaşadığımız pandemi etkileri de, bu sistemleri ve özellikle bağışıklık sistemimizi güçlendirmeyi bize hatırlatıyor.
Sağlıklı bir doğuştan gelen bağışıklık sistemi 4 önemli özelliğe sahiptir;
1. Zararlı olanı iyi tanır ve savunma mekanizmalarını çalıştırır
2. Kendi kendini onarır ve yeniler
3. Yapıcıdır, enflamasyonu azaltıcı yönde çalışır
4. Toleransı yüksektir.
Sağlıklı bir doğuştan gelen bağışıklık sistemi hem bir dedektiftir, bedeni potansiyel olarak tehdit eden tüm maddeler, organizmalar için tarar, hem de patojenleri (hastalığa sebep olan her türlü orgnizma ve madde) engelleyen ve onarımı sağlayan bir ilk müdahale görevlisidir. Doğuştan gelen bağışıklık ilk olarak yüzlerce milyon yıl önce ortaya çıktı ve bu süre boyunca dikkate değer ölçüde korunmuştur ve artık vücudun tüm bağışıklık tepkisini koordine etmek için en önemli koruyucu olduğunu biliyoruz.
Doğuştan gelen bağışıklık sisteminin bozulması giderek daha yaygındır ve aşağıdakiler de dahil olmak üzere çok çeşitli hastalıklara katkıda bulunduğu gösterilmiştir: İrritabl bağırsak sendromu ve diğer kronik iltihaplı bağırsak hastalıkları gibi bağırsak hastalıkları, Tip 1 diyabet ve romatoid artrit dahil otoimmün hastalıklar, Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı, nörodejeneratif bozukluklar, Kronik obstrüktif akciğer hastalığı gibi.
Beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri bu kritik sistemin sağlığını nasıl destekleyebilir?
Sağlığımızı bütün olarak etkileyen beş önemli yaşam şekli ve alışkanlık, bağışıklık sistemimizin sağlığı için geçerlidir; Beslenme, uyku, stres, fiziksel aktivite ve ilişkiler.
Beslenmenin kişiye özel olması, gıda duyarlılıkları ya da entoleranslarının gözönünde bulundurulması, bitkisel bazlı ve çeşitlilik gösteren fitokimyasalları içermesi, yaşa, kronik hastalıklara, kişinin aktivitesine göre dengeli olması gerekir. Doğal antioksidanlar içeren besinler, iltihabı ve oksidatif stresi azaltabilir, böylece daha sağlam bir bağışıklık sistemine ve tepkiye katkıda bulunabilir. D vitamini, E vitamini, C vitamini, beta-karoten, selenyum, bakır, demir ve çinko gibi antioksidan besinler, farklı bağışıklık fonksiyonlarını iyileştirir ve bir enfeksiyon durumunda koruyucu bir rol oynar.
Beslenmenin yeterli olmadığı ya da desteklenmesi gereken durumlarda kullanılan curcumin, kuersetin, resveratrol, yeşil çay gibi gıda takviyelerinin iltihabi süreçlerin düzenlenmesindeki etkileri ile ilgili çalışmalar vardır ve devam etmektedir. Ancak kullanımları mutlaka kronik hastalıklara, yaşa, kiloya, hatta yaşam şekline göre doktorlar tarafından önerilmeli ve düzenlenmelidir.
Çalışmalar ve kanıtlar egzersizin bağışıklık sisteminin işleyişi üzerinde derin bir etkisi olduğunu göstermektedir. Orta derecede, düzenli fiziksel aktivite, enfeksiyonla savaşan beyaz kan hücreleri ve antikorların düzeylerini yükselterek, dolaşımı artırarak ve stres hormonlarını azaltarak bağışıklık sisteminin çalışmasına yardımcı olur. Kişiselleştirilmiş bir egzersiz programı, kişinin ev ortamındaki uygulamalar, internet uygulamaları vb gibi özelliklerden de yararlanarak, aile ile birlikte evde kalırken bile tasarlanabilir.
Stresin bağışıklık fonksiyonunu etkilediği birkaç mekanizma vardır. Genel olarak, daha önceki bilimsel tartışma, stresin immün sistemi baskılayıcı olduğunu destekliyordu. Daha yeni çalışmalar, stresin bağışıklık düzensizliğine, “uygunsuz” bir yanıta neden olduğunu ve enfeksiyona karşı savunmanın azalmasına ve aşırı duyarlılık hastalıklarının artmasına neden olduğunu ileri sürmektedir. Örneğin, sağlıklı yetişkinlerde kısa bir zihinsel stres durumu bile düzenleyici savunma hücrelerini önemli ölçüde azaltabilir, bu da daha az öz tolerans ve otoimmün koşullara daha fazla eğilim ile sonuçlanır.
Stresin kişiye göre tanımlanması ve yönetiminde düzenli ve doğru yöntemlerin kullanılması, genel sağlık ve bağışıklık üzerinde de belirgin olumlu etkilidir.
Uykunun onarıcı ve düzenleyici yeteneklerinden dolayı, bağışıklık fonksiyonu ve iltihaplanma yolları üzerinde büyük bir etkisi vardır. Bu nedenle, iyi kalite, yeterli miktarda (yedi ila sekiz saat) ve yeterli derin fazik uyku elde etmek, bağışıklık sisteminin yenilenmesinin bir parçası olarak ve hastalıktan iyileşme zamanlarında son derece önemlidir. Hastaların ekranları kapatarak, odanın serin, sessiz ve karanlık olmasını sağlayarak ve zamanında yatmak için hatırlatıcılar ayarlayarak iyi uyku hijyeni uygulaması ve tutarlı uyku saatlerini sürdürmeleri önerilir.
Sosyal bağlantıları, sağlık durumlarının bir parçası olarak hastalarla birlikte düşünmek ve değerlendirmek önemlidir. Bazı durumlarda başkalarıyla etkileşimler destekleyici olabilir ve diğer durumlarda çatışma veya stres olabilir. Bağışıklık sağlığı için, destekleyici olmayan etkileşimlere maruz kalmayı azaltmak ve aynı zamanda pozitif veya onaylayıcı olan diğer kişilerle zamanı vurgulamak ve teşvik etmek üzerinde odaklanılmalıdır. Yaşlılar gibi yalnız veya izole olmuş kişiler ve bağışıklık sistemi zayıflama riski yüksek olan kişiler için düzenli sosyal bağlantı fikirleri sağlamak, bir rutin oluşturmada yardımcı olabilir.
Genel olarak yaşam tarzı müdahaleleri, bir pandemide yaşananlar gibi belirsizlik dönemlerinde hastaların bütünsel sağlıklarını yeniden kazanmalarına yardımcı olmak için etkili bir araç olabilir. Önemli araştırmalar, belirli diyet uygulamalarının ve yaşam tarzı modellerinin, özellikle iltihabı azaltarak genel sağlığı iyileştirmek için uygun seçenekler sunduğunu göstermektedir. Gıdaların anti-enflamatuar etkileri ve kişinin nasıl yaşamayı seçtiğinin yönleri, hastalık riskini azaltmak için önleyici bir önlem olarak bağışıklık sistemi işlevini olumlu yönde etkileyebilir ve destekleyebilir. Ayrıca, (viral) enfeksiyon durumunda, bu değişikliklerin uygulanması, hastalıktan kaynaklanan ciddiyeti ve sekelleri önemli ölçüde dengeleyebilir.